Karaciğer yağlanması, karaciğerin %5’ten fazlasının yağlı olması olarak tanımlanıyor. Dünyadaki prevelans oranlarına bakıldığında Batı ülkelerinde %20-30 ve Asya ülkelerinde %15 oranında olduğu görülüyor. Obezite, hiperlipidemi, insülin direnci ve Tip 2 diyabet hastalığı ile karakterize olarak da artış gösteriyor. Cinsiyetler arasında karşılaştırma yapıldığında ise erkeklerde görülme sıklığı daha yüksek.
Karaciğer yağlanması, “alkole bağlı” ve “alkole bağlı olmayan” olmak üzere ikiye ayrılıyor. Alkole bağlı karaciğer yağlanmasının sebebi alkol tüketimi. Bu süreçte alkol tüketimi bırakılırsa 4-6 hafta içinde kandaki değerlerin ve yağlanmanın azalacağı gösterilmiş durumda. Fakat alkol tüketimine devam edildiğinde hastalık seyrinde artma, hatta siroz hastalığına kadar ilerleme görülüyor.
Alkole bağlı olmayan, non-alkolik karaciğer yağlanması hastalığı (NAKYH) ise tüm dünyada en sık görülen karaciğer hastalığı.
NON-ALKOLİK KARACİĞER YAĞLANMASI
Karaciğer yağlanmasında klinik risk faktörlerinin başında obezite geliyor. İnsülin direnci, metabolik sendrom, Tip 2 diyabet, polikistik over sendromu, safra kesesi hastalıkları ise diğer risk faktörleri arasında.
Demografik özelliklere bağlı risk faktörleri arasında ise artan yaş, birinci derece akrabalarda kronik hastalıklar ve cinsiyetin erkek olması var.
Beslenme ve diyet tarzına göre etki eden risk faktörleri ise yüksek yağlı ve kalorili beslenme, fazla şeker tüketimi, meyve ve sebzenin az tüketilmesi ve fiziksel aktivitenin azalması.
Bu risk faktörlerinin bazılarını değiştirmek mümkün değil ama beslenme tarzı, kilo kontrolü ve fiziksel aktivite durumunu iyileştirerek hastalığa karşı bazı risk faktörlerini ortadan kaldırmak elinizde.
TIBBİ BESLENME TEDAVİSİ
Eşlik eden hastalıklar kontrol altına alınmalı. Non-alkolik karaciğer yağlanması tanısı alan bireylerde doktor kontrolünde ilaç tedavisine başlanabilir. Fakat bu süreçte ilaç tedavisine ek olarak tıbbi beslenme tedavisine de başvurulmalı. Beslenme tedavisine başlarken ilk olarak risk faktörleri ele alınmalı. Eşlik eden insülin direnci, hiperlipidemi ve obezite gibi durumlar varsa bu hastalıkların da beslenme tedavisi eşzamanlı yönetilmeli.
Kilo kontrolü sağlanmalı. Obezite, karaciğer yağlanması için hem risk faktörü hem de hastalığın seyrini olumsuz etkileyen bir durum. İlk olarak kontrollü ve sağlıklı bir şekilde kilo kaybı sağlanmalı. Çok hızlı ve vücudu şaşırtacak şekilde uygulanan diyetler hastalığı olumsuz etkiler. En ideal kilo kaybı haftada 0,5 ila 1 kg’dır. Kilo verme hızı kişiden kişiye değişebilir.
Yaşam tarzı değişikliği sağlanmalı. Karaciğer yağlanması, ilaç tedavisinin yanında beslenme tedavisinin de öne çıktığı bir süreç. Kısa süreli uygulanan diyet çeşitleriyle hızlı kilo vermek, bilinçsiz kalori kısıtlaması ve uzun açlık süreleri hastalığın seyrini olumsuz etkiler. Burada önemli olan sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmek ve ömür boyu sürdürebilmek.
Sağlıklı karbonhidrat seçenekleri tüketilmeli. Rafine ve işlenmiş, basit karbonhidrat grubu olan beyaz un ve şeker içeren besinler yerine işlenmemiş, lif ve mineral açısından zengin tam tahıl, tam buğday, çavdar, karabuğday içeren besinler tüketmenizi tavsiye ederim. Sağlıklı olan bu karbonhidrat türleri kan şeker dengesini sağlamaya yardımcı olur, zengin lif içeriğiyle daha uzun süre tokluk sağlar. Yüksek miktarda rafine karbonhidrat tüketimi ise başta insülin direnci, Tip 2 diyabet gibi birçok hastalığa zemin oluşturur ve bunlar da karaciğer yağlanmasını olumsuz etkiler.
Şeker ve fruktoz içeren besinlerin tüketimi sınırlanmalı veya durdurulmalı. Rafine ve işlenmiş diğer bir grup da şeker. Özellikle tatlı türevi gıdalar, paketli ürünler ve asitli içeceklerde yüksek fruktozlu mısır şurubu yoğun miktarda kullanılır. Bu tür besinlerin fazla tüketilmesi kilo artışıyla beraber insülin direnci riski oluşturur. Dolayısıyla da karaciğerin yağlanma riskini ve hastalığın seyrini olumsuz etkiler. Kandaki yağ asidi değerleri ve trigliserit değerinin artmasına da sebep olur. Bu sebeple bu besin grubunun tüketim sıklığı ve porsiyon kontrolüne mutlaka dikkat edilmeli.
Lif alımı artırılmalı. Günlük yeterli miktarda lif (posa) alımı sağlıklı beslenmenin en önemli noktalarından biri. Başlıca lif kaynakları; tam buğday/tahıllı besinler, meyve, sebze ve kuru baklagillerdir. Ara öğünlerinize taze ve kuru meyveleri, ana öğünlerinize ise sebze yemekleri, kuru baklagiller ve salatalar ekleyerek yeterli miktarda lif almanız mümkün.
Bol su içmek ihmal edilmemeli. Sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmezi olan su, vücudun doğru işlemesi ve metabolizmanın çalışması adına gerekli. Günlük en az 2 ila 2,5 litre su tüketilmeli.
Doymuş ve trans yağ tüketimi azaltılmalı. Karaciğer yağlanmasının tıbbi beslenme tedavisinde doymuş ve trans yağ bakımından zengin olan kızartılmış gıdalar, krema, tereyağı, mayonez gibi yağlı besinlerin tüketimi mutlaka sınırlandırılmalı. Bu gıdaların yerine doymamış yağ asidi içeren zeytinyağı, sert kabuklu yemişler (fındık, badem vb.) ve haftada en az 1 kere balık tüketimine yer verilmeli.
Yeterli D vitamini alınmalı. Yapılan çalışmalarda D vitamini seviyesi düşük olan bireylerin karaciğer yağlanma riskinin daha yüksek olduğu bulundu. D vitamini bakımından zengin besinler; balık, ceviz, süt, brokoli, ton balığı ve yeşil soğandır. Fakat sadece besinler yoluyla yeterli D vitamini alınamaz. En etkili D vitamini kaynağı güneştir. Ancak özellikle kış aylarında ise güneşe yeterince maruz kalamayız. Böyle durumlarda kan tahliliyle D vitamini seviyenize baktırıp, gerekli görülürse takviye almanızı tavsiye ederim.