Hücresel boyuttan bütüne, tüm işleyişiyle hayranlık uyandıran insan bedeni, doğumdan ölüme bu hayatta var oluş şeklimiz, aracımızdır.
Çoğunlukla memnun olmadığımız, nadiren şeklini beğendiğimiz, bir ağrı ya da acı ile karşılaşmadığımız sürece hakkında pek düşünmediğimiz bu organik yapı, ‘ben’ olma halinin başlangıç noktasıdır.
‘’Bebekler kişisel kimliklerine dair en erken sezgiyi bedenlerinin farkına vardıklarında edinirler. Bebek defalarca kez bacağına uzanmaya çalışır ve er ya da geç bacağını tutma deneyimini yaşar: ‘işte bacağım; onu hissedebiliyorum ve o bana ait…’’ diye anlatır Rollo May benlik bilincinin kazanılma sürecini.
Bebeklikten itibaren beden vasıtasıyla gelişen kendimizi bilme hali (özbilinç), fiziksel ve mental sağlığımız için önemlidir. Kendimizi bir bütün olarak görmemiz ve kabul etmemiz, fiziksel ve duygusal iyiliğimiz için ön koşuldur. Ancak bedenimizle (kendimizle) olan içsel bağlantımız yetişkinlikle beraber bir şekilde (yetiştirilme tarzı, kişisel deneyimler, kültürel ve/veya toplumsal faktörler vs.) azalır, zaman içinde kesilir.
Bedenden gelen her türlü sinyale kulaklarımızı tıkarız, ne koşulda olursa olsun işlerimize devam ederiz, kendimizi dinlememekle gurur duyarız.
Genel olarak kendimize karşı takındığımız bu popüler duruş, ‘’sağlığımız’’ için yaptığımız egzersiz ve/veya antrenman sürecimizde de bizimle birliktedir. Kendimizi dinleme becerimizi kaybetmemiz veya hiç kazanmamış olmamız sakatlıkla yollarımızın kesişmesinde büyük rol oynar. “Yogada sakatlandım.”, “Pilates dersinde sakatlandım.”, “Fonksiyonel egzersize başladım, sakatlandım.” gibi cümleleri artık sıklıkla duyar olduk.
Oysa egzersiz disiplinleri ve hareket sistemlerinin tarihçelerine ve felsefelerine baktığımızda, çıkış hikayeleri farklı olsa da bu pratiklerin ortak bir paydada buluştuklarını görürüz: Bedensel ve zihinsel zindelik, farkındalık, zihin-beden bütünlüğü.
Bu prensipler, varılacak hedef ile beraber sürecin kendisidir, niyetidir. Hedef, niyet, süreç iç içe geçer. Hayat boyu devamlılığı olan toplam bir iyilik amaçlanır. Egzersiz deneyimlerimizde, bütünsel olarak iyi olma halini hissetmek yerine, kısa vadede çok iyi hissedip uzun vadede sakatlanma veya fiziksel/duygusal zorlanma sebebi ile egzersize küstüyseniz, muhtemel sebep hislerimize ve duyumlarımıza karşı yarattığımız gururlu sağırlığımızdır.
Fiziksel çalışmalarda (hayatta her şeyde olduğu gibi), konfor alanından çıkıp potansiyelini gerçekleştirmek ile bedeninin sınırlarını görmezden gelerek kendini sakatlamak arasında çok ince bir çizgi vardır.
Bedenimizin şu anki halinden bihaber olmamız, süreç içinde daha sağlıklı, daha sıkı, daha güçlü, daha esnek, ‘dahaaa’ olma isteği ile birleşince bu ince çizgi aşılır. Potansiyelimizi gerçekleştirmek bir yana var olan sağlığımızdan oluruz.
Peki bu sevimsiz tablo ile karşılaşmadan, yaptığımız bedensel çalışmalardan nasıl yüksek fayda sağlarız?
Öncelikle her bedenin kendine has olduğunu, her bireyin kas-iskelet yapısının tamamen farklı olduğunu (tek yumurta ikizleri dahil) ve sürecin kişiden kişiye değişeceğini asla unutmamak gerekir. Elbette ki zaman içinde bir takım becerilerimiz gelişir ancak genetik yatkınlıklarımız asla aşmamamız gereken sınırlarımızı belirler.
Bedenimizin mevcut durumunu tespit etmek, gördüğümüzü kabullenmek, kendimizle samimiyetle tanışmanın ilk ve en büyük adımıdır. Bu tanışma gözümüzü gerçekçi olmayan hedeflere dikmek yerine yapmak istediklerimizi ve yapabileceklerimizi sağlıklı bir yaklaşımla deneyimlememizi sağlar. Böylece her çalışma anında ilerleme kaydeder, en kötü (!) ihtimalle var olanı koruruz ki bazen özel sağlık durumlarında bu büyük başarıdır.
Egzersiz boyunca hareketleri nasıl yaptığımızla beraber yaparken ne hissettiğimize odaklanmak, bedenimizin hangi koşulda ne tepki verdiğini öğrenmemizi sağlar: ‘’Şu anda nefes alıp vermeye devam ediyor muyum?’’, ‘’Nefesimi tutuyor muyum?’’, ‘’Nabzım ne durumda?’’, ‘’Bedenimin herhangi bir yerinde ağrı veya acı var mı?’’, ‘’Bu his noktasal mı yoksa geniş bir yüzeye mi yayılıyor?’’, ‘’Yanma şeklinde mi batma şeklinde mi?’’.
Hareket esnasında bedeni bu şekilde gözlemlemek başlangıçta zor gelebilir ancak süreç içinde kazancı büyüktür: Kas ve sinir sistemimizin doğru zamanda doğru tepkiyi verebilme becerisi gelişir, sakatlanma riskimiz azalır.
Ağrı ve acı görmezden gelinip “evde yokuz” numarası yapılacak lüzumsuz varlıklar değildir. Tam aksine dikkat ile dinlenmesi gereken bedensel duyumlardır. Bize gözümüzle göremediğimiz yerlerde bir şeylerin ters gittiğini haber verirler; bu, bedensel bilgeliğimizdir. Dinleyin…
Egzersiz, bedenimiz ile ve dolayısıyla kendimiz ile kurduğumuz mesafeli ilişkiyi yeniden inşa etmek için muazzam güzellikte bir araçtır, bu fırsatı kaçırmayın.
Bedensel farkındalığınızı geliştirmenize destek olacak 6 egzersiz
Not : Bu egzersizleri uygularken alışkın olduğunuz hızdan daha yavaş ve bedeninizi dinleyerek yapmayı deneyin.
https://www.youtube.com/watch?v=DvZnWyBaF-8