Her sabaha bir çocuk coşkusuyla uyansaydın ya da gördüğün her şeye onu ilk kez görüyormuş gibi merakla baksaydın nasıl bir hayata imza atardın, düşündün mü hiç? Ya da bir çiçeğin kokusu burnuna ilk kez geliyormuşçasına keyif almak şimdiden… Her şeyi yeniden ama yepyeni bir bakışla gördüğün…
Aklıma küçükken arkadaşlarımızla yaptığımız yarışlar geldi. En hızlı koşan ya da yarışı önde götüren olmaktan ziyade, aramızda keyif alarak yaptığımız her yarış bizim için heyecan vericiydi. Çünkü hayatın kendisi bir keşifti bizim için. Farkında olmadan, bu hayatın her anını bir hediye olarak yaşıyorduk. Her seferinde önünden geçtiğimiz elma ağacının dalında komik, güzel ya da bize ilgi çekici gelen bir şey bulabiliyor, bununla saatlerimizi geçiriyorduk. Hayata dair merakımız bizi heyecanlı, coşkulu ve bitmek bilmeyen bir enerjiyle dolduruyordu.
“Başlangıç ruhu” dediğimiz kavram, yaşadığımız her şeye sanki onu ilk kez deneyimliyormuş gibi yaklaşmaktır. Bu hal, yetişkinliğe adım atmamızla birlikte, kimi zaman yaşadığımız hayal kırıklıklarından, kimi zaman da yoğun hayatın temposundan içimizden uçup gider. Zamanla kendimizi birbirinin aynısı günlerin içinde kaybolurken buluruz. Koruyucu bir kalkan gibi görünen bu tekdüzelik, hayata karşı hevesimizin gün geçtikçe azalmasına sebep olur. Oysa çocuklukta hissettiğimiz o neşe ve heyecana tekrar kavuşmanın anahtarı, başlangıç ruhunda gizlidir.
İlk önce tecrübe diye adlandırdığımız, kısıtlayıcı gerçekliklerimizi rafa kaldırmakla başlayalım. Başımıza ne gelmiş olursa olsun, hayatın her anının kendine özel ve eşsiz olduğu gerçeğini gündelik hayatımızda kendimize sık sık hatırlatalım. “Aynı” dediğimiz durumların bile bize verdiği alt mesaj aslında çok farklıdır. O mesajı anlamak, önyargılarımızdan kurtulmakla mümkün olur. Hayatın karşımıza çıkardığı olaylara her zaman verdiğimiz tepkileri göstermek yerine düşüncelerimizde derinleşebilmek, farklı bir bakışla değerlendirebilmek bizi şimdiye bağlarken, unuttuğumuz birçok duyguyu da hatırlamamızı sağlar. Bu esneklik bizi tecrübe dediğimiz geçmiş olaylara katı bir şekilde bağlı olmaktan alıkoyar.
Diğer taraftan, bir başka başlangıç ruhu egzersizi olarak günlük rutinlerinizden keyif almaya çalışın. Sabah içtiğiniz bir bardak kahvenin tadını özümseyin tüm hücrelerinizde. Sevdiğiniz bir şarkı çaldığında gözlerinizi kapatmak, çimene çıplak ayakla basarken ilk kez basmışçasına taze ve yenilenmiş hissedebilmek; bu “an”ı keyifli kılacak şeyleri merak etmek; her olağan rutin içinde yeni bir gerçek aramak, yeni bir gözle, yeni bir deneyimde buluşmak; hayata dair, otomatik pilota aldığımız aktivitelerimizi keyifli hale getirecektir.