Birçok farklı kondisyonel özellik içeren ve bu özelliklerin sahaya çıkmasını sağlayan güç, atletik performansın ana unsurlarından biri. Karmaşık bir yapıya sahip olan bu sistemi yakından inceleyelim!
Kavram olarak ülkemizde son derece yeni olmasına karşın önemi olarak bakıldığında özellikle sporcuların performanslarının geliştirilmesi ve yaralanma riskinin azaltılması konusunda kilit bir yere sahip olan kuvvet ve kondisyon koçluğunun temellerinin net olmamakla birlikte 1990’lı yıllara dayandığını söyleyebiliriz. Antrenörlük ile başlayan ve zamanla evrilen bir uzmanlık olan kuvvet ve kondisyon koçluğu temelde sporcuların atletik performans profillerinin belirlenmesi, belirlenen profilde varsa eksikliklerin düzeltilmesi ve çalışılan sporcuların mevcut seviyesinin amaçları doğrultusunda her gün biraz daha iyi hale getirilmesi ile ilgilenmektedir.
Antrenman biliminin gelişmesi ile birlikte insan vücudu ile ilgilenen profesyonelliklerin sayısı da zamanla artış göstermiştir. İlk zamanlar yalnızca antrenörlük kavramından bahsedebilirken, günümüzde antrenörler, kuvvet ve kondisyon koçları, fizyoterapistler ve hatta harekete hazırlık uzmanları diyebileceğimiz pek çok farklı uzmanlık bulunmaktadır. Her birinin odak noktası insan performansı ve bu performansın her geçen gün daha iyi hale getirilmesi iken aynı zamanda da yaralanma riskinin minimuma indirilmesi ve sporcuların sağlıklarının korunmasıdır. “Tüm bu profesyonelliklerin odak noktası insan iken farklılık nedir?” sorusunun yanıtı ise bizlere hem atletik performansı hem de kuvvet ve kondisyon koçluğunu anlamak için büyük bir pencere açacaktır.
Antrenman biliminin gelişmesi, spor dallarının uygulanabilirliğinin artması ve dünyanın global bir hale gelerek çok hızlı bir şekilde tüm insanların birbirlerinden haberdar olabildiği bir ortamda artık sporcuların ve sedanter (mesleği profesyonel sporculuk olmayan kişiler) insanların da antrenmanlardan beklentileri değişiklik gösterdi. Eskiden yalnızca yağ oranımızın azalması ya da kas kütlemizin artmasını hedeflerken, günümüzde daha uzun mesafeleri koşmayı, daha fazla ağırlık kaldırmayı ya da daha yükseğe sıçramayı istiyoruz. İstekler ve amaçlardaki bu değişiklikler zamanla antrenörlüğün de evrilerek kuvvet ve kondisyon koçluğunun oluşmasına neden oldu.
Genel tarihsel gelişimin yanı sıra zamanla antrenman ve spora dayalı terimlerde de değişiklikler meydana geldi. Bugün sıklıkla kullandığımız “atletik performans” kavramı da bu değişimin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Tabi ki öncelikli olarak atletik performansın ne olduğu ve bu alanın nasıl antrene edildiğinin çok iyi bir şekilde anlaşılması gerekir. Spor dallarının ve antrenman biliminin gelişmesi beraberinde sporcuların ihtiyaçlarının da değişmesine neden oldu. Daha hızlı olmak, daha güçlü olmak, daha çevik olmak gibi hedefler zamanla atletik performans kavramının meydana gelmesine neden oldu.
Tüm bu kavramlar anlaşıldıktan ve açıklandıktan sonra sorulması gereken asıl soru ise atletik performansın nasıl geliştirileceğidir. Atletik performans gelişimine gelmeden önce öğrenilmesi gereken kısım ise atletik performansı oluşturan etmenlerdir. En basit haliyle; kuvvet, dayanıklılık, hız, çeviklik, esneklik gibi insan vücudunun temel kondisyonel özelliklerinin toplamının sahaya aktarılması atletik performansı oluşturmaktadır.
Atletik profilin belirlenmesi ve atletik performans gelişiminin sağlanacağı tüm proses testler ile başlar. Eğer testler yoksa elinizde çalışacağınız kişiler ve sporcular ile ilgili veriler de olmaz. Bu durum da hangi özelliklerde eksiklik olduğunu anlayamamanıza ve antrenman programlarını nasıl dizayn edeceğinizi belirleyememenize neden olur. Sporcular test edildikten sonra yol haritası oluşturulmak için çeşitli soruların yanıtlanması gerekir. Sporcunun istekleri neler? Daha hızlı mı olmak istiyor? Daha çevik mi olmak istiyor? Sporcunun isteklerini gerçekleştirebilecek fonksiyonel yapısı var mı? Hareket becerileri yeterli mi? Tüm bu soruların yanıtları alınarak bütün yanıtlar bir antrenman programına dönüştürülür. Antrenman programları sporcular üzerinde uygulanır ve uygulama süresine ve koça bağlı olarak testler tekrarlanarak uygulanan antrenman programlarının etkili olup olmadığı kontrol edilir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise bizlerin “temel” olarak tanımladığı “hareket kalitesi” kavramıdır. Hareket kalitesi, sporcuların özellikle sahada kullandıkları hareket modelleri başta olmak üzere egzersizlerde uyguladıkları hareketlerin en verimli ve mekanik olarak en az bozulma ile gerçekleştirilmesidir. Kuvvet, güç, hız ve diğer tüm kondisyonel özelliklerin temelinde hareket becerisi ve hareket kalitesi yatmaktadır. Bu nedenle atletik performans gelişimini hedefleyen bir kuvvet ve kondisyon koçunun birincil önceliği çalıştığı kişi ve sporcularda doğru hareketi inşa etmektir. Bu nedenle kuvvet ve kondisyon koçları öncelikli olarak hareket kalitesini test ederler. Mevcut yapıda herhangi bir problem varsa düzeltilmeli ve antrenman bu yapının üzerine inşa edilmelidir. Genel anlamda dışarıdan bakıldığında atletik performans ve antrenman sürecini bir bina inşa etmeye benzetmek son derece mantıklı bir yaklaşım olacaktır. Temelleri sağlam olan bir bina her tür darbeye karşı dayanıklı olacakken temellerinde sorun olan bir binanın inşa edilmesi bile çok büyük sorunları beraberinde getirir. Konu insan vücudu, antrenman ve atletik performansa geldiğinde de aynı bu şekildedir ve insan vücudunun temelini hareket becerisi ve kalitesi oluşturur.
Hareket modellerinde eğer bir sorun varsa ortadan kaldırıldıktan sonra inşaatın bir sonraki basamağına geçilir: Kuvvet. Genellikle en çok merak edilen konu neden kuvvet ve kondisyon koçluğu olduğu ve kuvvet kavramının önemidir. Burada ise açıklanması gereken iki farklı konu vardır. Bunlardan ilki kuvvet, diğer tüm kondisyonel özelliklerin üzerine inşa edileceği hareket becerisinden sonraki en önemli basamaktır çünkü basit anlamda kuvvet vücudun dışarıdan maruz kaldığı dirençleri yenebilme becerisidir. Kuvvetli olmayan bir vücut hız ya da güç de üretemez. Bu da atletik performans kavramının ortadan kalkmasına neden olur. Bir diğer önemli nokta “kondisyon” kavramıdır. Türkçe’de genellikle “dayanıklılık” ile eş anlamlı olarak kullanılmasına karşın aslında kondisyon kavramı hız, çabukluk, çeviklik, dayanıklılık gibi “kondisyonel özellikleri” tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu nedenle de kuvvet ve kondisyon profesyonelliğinin adı bu şekilde verilmiştir.
Basamak basamak devam ettiğimizde ise sıralama hareket kalitesi ve kuvvetin ardından amaçlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda diğer kondisyonel özellikleri inşa etmeye gelir. Tabi ki burada dizayn edilecek antrenman programının ve prosesin tamamıyla sporcuya ve belirlenen eksiklikler ya da amaçlara göre dizayn edilmesi gerekir. Bazı sporcuların hızlanması gerekirken diğerlerinin kuvvetlerinin artırılması ya da yalnızca mobilite-stabilite gibi eksikliklerinin giderilmesi gerekir. Antrenman programlamasının oluşturulmasında ve amaçların belirlenmesinde ise pek çok etmen vardır. Sporcunun spor dalı, oynadığı alan, kendi istekleri, takım oyuncusu ya da bireysel sporcu olması gibi pek çok konu tüm antrenman prosesini etkilemekte ve şekillenmesini sağlamaktadır.
Genel olarak bir özetleme yapmamız gerekirse atletik performans, pek çok farklı kondisyonel özelliği içeren ve bu özelliklerin sahaya aktarımından oluşan bir kavramdır. Çok farklı özellikleri içerdiğinden dolayı da tüm antrenman prosesi son derece karmaşık bir yapıdadır. Bu karmaşık yapıyı çözmek ve sporcuya özgü hale getirmek için de kuvvet ve kondisyon koçları bulunmaktadır. Sporcuların test edilmesi, eksikliklerin ve ihtiyaçların belirlenmesi, belirlenen amaçlara göre antrenmanların dizayn edilmesi ve her gün hem fiziksel hem de mental olarak sporcuların daha iyi olması için çalışmak kuvvet ve kondisyon koçlarının en temel ve en önemli görevidir.
Kaynak ve daha detaylı bilgi için:
- Sporda Fonksiyonel Antrenman, Mike Boyle
- Atletik Gelişim, Vern Gambetta