Bizim kaos dediğimiz şey aslında bir ritimdir. Ritimden rahatsız olmak yerine onu olduğu haliyle kabul etmek, bilmediğimiz durumlara karşı bizi anlayışlı kılar. Hayatın bizle beraber aynı yönde akışı tam olarak bu kabulle başlar.
Hangi duraklara uğrayıp duruyoruz gün boyu? Zihnimiz en çok nerelerde vakit geçiyor? Geçmişin pişmanlıklarında mı yoksa geleceğin belirsizliğinde mi? Sanırım geçirdiğimiz bu dönemin de etkisiyle vaktimizin çoğunu belirsizlik girdaplarında geçirirken buluyoruz kendimizi. Cevabını bilmediğimiz sorulara ithafen beynimizde senaryolar yazıyor, bir nevi kendimiz yazıp kendimiz oynuyoruz. Oysa belirsizliğin hayatımıza negatif etkileri kadar pozitif katkıları da mevcut.
Belirsizliğin ilk ortaya çıkış tarihi insanlık kadar eski. “Müphem”, “meçhul” diye de sözlüklere geçen bu kavram bilinmezliklere karşı insanda azaltma veyahut yönetme dürtüsü olarak ortaya çıkıp baş edemediği durumlarda kaygı, özgüven eksikliği, stres gibi etkilere dönüşebiliyor. Burada gözden kaçırmamamız gereken husus, hayatımızın her alanının belirsizliklerle dolu olduğu. Özel hayatımızdan ülke gündemine kadar zaman zaman bu bilinmezliklerle yüz yüze geliyoruz. Bu da bize bilinmezlikleri yok etmekten ziyade yönetmenin gerekliliğini anlatıyor. “Belirsizlik yönetimi” olarak da adlandırılan yöntemlere gelecek olursak:
1. Yeterli veri toplayın. Elinizdeki belirsizliğin analizini yapabilmek adına o duruma dair elinizde ne kadar bilgi varsa bir araya getirin. Bu, karşılaştığınız durumdaki eksik bilgiler konusunda fikir sahibi olmanıza ve bir liste çıkarıp durum değerlendirmesi yapabilmenize olanak verir. Belirsizliği yönetebilmenin ilk basamağı olan büyük resmi de çizmiş olursunuz.
2. Hep bir B planınız olsun. Hayatınızı katı, değişmez gerçeklikler üzerine kurmamaya çalışın. Dünya nasıl değişim halindeyse bizler de sürekli bir değişim içindeyiz. Bu sebeple hayatın bize getirdiği durumlar karşısında geri dönülmez üzüntüler yaşamak yerine hep bir B planı kurucusu olun. Bu hayatın en büyük sermayesi sizin özvarlığınız. Bu sebeple hiçbir belirsizlik sizin yeni bir gerçeklik kurmanıza engel olamayacaktır.
3. Limbikten rasyonele geçin. Beynimizdeki limbik sistem (duygusal beyin) olarak adlandırılan kısım, bizi korumak adına belirsizliğe korkuyla yaklaşır. Oysa duygulardan sıyrıldığımız vakit, rasyonel düşünce dediğimiz mantık süzgecinden olaylara bakabiliriz. Bilinçli olarak belirsizlikle ilk karşılaştığınızda hissettiğiniz panik havasının ne kadarının gerçek olduğunu sorun kendinize. Bu soru sizde farkındalık yaratıp olaylara daha mantıklı yaklaşmanıza yardımcı olacaktır.
4. Pozitif düşünceden faydalanın. Belirsizlik her zaman negatif olasılıkları değil aynı zamanda pozitif olasılıkları da içinde barındırır. Bir olayın gidişatını tam olarak bilemediğiniz durumlarda oradaki kötü senaryolara odaklanmak yerine fırsatlara odaklanın. Konfor alanı diye tabir ettiğimiz alışkanlıklar yeni olan her şeye şüpheyle yaklaşmamıza sebep olsa da unutmayın ki kriz olan yerde mutlaka bir de fırsat vardır. Siz her belirsizliğin içindeki fırsatı görmeye odaklanın.
5. Kontrol edemediğiniz durumlarda, kabul edin. Hayatta bizim müdahale edemediğimiz alanlarda oluşan şeyleri tüm gerçekliğiyle kabul edip ilahi akışa teslim olun. O an göremeseniz de her şey kendi içinde bir düzen halindedir. Bizim kaos dediğimiz şey aslında bir ritimdir. Ritimden rahatsız olmak yerine onu olduğu haliyle kabul etmek, bilmediğimiz durumlara karşı bizi anlayışlı kılar. Hayatın bizle beraber aynı yönde akışı tam olarak bu kabulle başlar.
Özetlemek gerekirse, hayatımızın birçok alanında karşımıza çıkan belirsizlikler her zaman tehlikenin değil, bazen yeni fırsatların da habercisi olabilir. Bakış açımızı genişletip belirsizlikleri yönetmeye başladığımızda sonsuz olasılıklarla dolu bir hayatın bizleri beklediğini göreceğiz.